Neslihan, haftalarca Sevgililer Günü’nü dört gözle beklemişti. Sadece sıradan bir gün değildi onun için; yeni bir başlangıcı işaret ediyordu, bir gün ki yeniden sevgi ve neşeyi yaşayabilirdi. Yaşadığı tüm zorluklardan sonra, bu küçük bir zafer gibi hissettiriyordu—Burak ile kutlamak, hayatına tekrar ışık getiren biriyle.
Sessiz bir akşam yemeği planlamışlardı, Neslihan’ın en sevdiği mekânda. Mumlar, yumuşak müzik ve hafif atmosfer, bir kez daha sevilmiş, güvende ve değerli hissedebilmek için mükemmel bir ortam yaratmıştı. Burak, dikkatli ve nazik bir şekilde her şeyi son detayına kadar ayarlamıştı ve onun bu özel gün için gösterdiği çabayı görmek, Neslihan’ı mutlu ediyordu.
Ancak tam masalarına oturdukları sırada, telefonu çaldı. Kadir’den gelen bir mesajdı, eski kocası… Adı, uzun zamandır geçmişte bırakmayı umut ettiği bir isimdi. Mesajı okumadan önce bir an duraksadı, kalbi hızla çarpmaya başladı.
“Burak’la iyi vakit geçirdiğini görüyorum. Sadece sana hatırlatmak istedim, hala geçmişinin bir parçasıyım. Birlikte yaşadıklarımızı unutma.”
Bu kelimeler, midesinde bir yumru gibi hissettirdi. Geçmişi, uzun zamandır geride bırakmaya çalıştığı her şey, o tek mesajla tekrar yüzeye çıkmıştı. Burak, yüzündeki değişimi fark etti, eski gülümsemesinin zorla bir ifadeye dönüşmesini gördü.
“Kimdi o?” diye sordu Burak, ortamın değiştiğini hissederek.
Neslihan durumu geçiştirmeye çalıştı, ama sesinde bir titreme vardı. “Sadece Kadir… Konuşmak istemiyorum.”
Burak, masanın üzerinden elini uzatarak, onun elini tuttu. “Bunu yalnız başına taşımana gerek yok. Ben buradayım.”
Ama akşam yemeği devam ettikçe, Kadir’in mesajı ona takılmaya devam etti, Burak’ın rahatlatıcı varlığına rağmen. Sanki geçmişinin gölgeleri, şimdiki zamanına yayılıp onu hatırlatıyordu; iyileşmenin doğrusal bir şey olmadığını. Sevgililer Günü, bir zamanlar yeni başlangıçların simgesi olan o gün, şimdi geride bıraktığı her şeyin bir hatırlatıcısı gibi hissettirdi.
Banyoya gidip yalnız kalmaya karar verdi, orada ileri geri yürüdü, içindeki çatışmayla mücadele etti. Bir kısmı hala Kadir’e bağlı hissediyordu, paylaştıkları tarih, birlikte kurdukları hayaller. Ama diğer kısım, daha güçlü olan kısım, onun eylemlerinin artık hayatını kontrol etmesine izin veremeyeceğini biliyordu.
Masaya döndüğünde, aklında her şey netleşmişti, Burak’a özür diledi. “Çok üzgünüm. Geçmişim, şimdiki anımızın önüne geçti. Hadi, kimse, hatta Kadir bile, bizim mutluluğumuzu bu gece çalmamalı.”
Burak, nazik ve anlayışlı bir gülümseme ile ona baktı. “Biz yeni bir şeyler inşa ediyoruz ve geçmişten hiçbir şey bunu elimizden alamaz.”
Geriye kalan akşamı sohbet ederek ve gülerek geçirdiler, bir an için içeri sızan gölgeleri yavaşça uzaklaştırdılar. Neslihan, geçmişinin asla silinmeyeceğini fark etti ama geleceğini tanımlayamayacağını anladı. Ve Burak yanındayken, ne olursa olsun, neyin peşinden gitmeye hazır olduğunu biliyordu.
Sevgililer Günü mükemmel değildi ama bir adım öteye gitmekti—duygusal fırtınaların arasında bile, sevginin hâlâ iyileştirebileceğini ve onu daha parlak bir bölüme yönlendirebileceğini hatırlatan bir işaretti.